Mücadeleyi ve birbirini hissetmek ne demektir? Her şeyden önce, uzaklık ve yakınlık bildiren tüm mesafelerin ortadan kalkması demektir.
Peki bu nasıl gerçekleşecektir?
Elbette ki anlamın yarattığı amaç doğrultusunda ruh, duygu ve düşüncelerin ortaklaşması; bu buluşmanın açığa çıkardığı bilinçle varlığın “bu benim kesinliğimdir” diyerek bizi inşa etmesiyle gerçekleşecektir.
Biz kimiz?
Biz; var olmak ve düşünmek faslındaki ben, sen, o, ötekiyiz. Biz, yerelin ve evrenselin izdüşümü bir komün, bir toplumsallığız. Geçmiş ve şimdi arasındaki bağı güçlü bir şekilde koruyan ve buna göre pratikleştirebilen gençliğiz.
Anılardan umuda, gelenekten geleceğe doğru gerçekleşen; insan varlığının özlemlerine ve beklentilerine yanıt veren her komünal gerçekleşmenin ve akışın kaynağında biz varız! Biz, varoluş hamlesi içindeki toplumun özgürlüğünü kazanma yolundaki nabız atışlarıyız.
Toplumsal varoluşun sadece geleceği yanını değil; onun aynı zamanda düşünce ve eylem gücüyüz. Yönünü yeni bir tarzda düşünmeye, bütün alışkanlık ve edilgenliklere deneyimler temelinde meydan okumaya ve yeni olasılıklar, imkanlar yaratmaya veren biziz. “Neden? Ne için? Başka türlü olabilir mi?” diye sormak, yanıtlar yaratmak bizim kaderimizdir. Bizim için düşünmek; etkinleşmektir, yapmaktır, değiştirmektir.
Hayatın, “Ne kadar çok şey yaparsan o kadar çok var olursun; bunun için iyi düşün, yaratıcı davran ve kendini yeniden kur” dediği yerde; aynı zamanda bir tür gerçeklikten bir başka tür gerçekliğe sıçrama anlamına gelen bir kuantum sıçrayışının eşiğindeyiz.
Eşikte olmak; bir şeyle başka bir şeyin karşı karşıya geldiği bir yerde, büyük olanaklar mevsimiyle muğlaklık ve belirsizlik ikliminin birlikte yol aldıkları bir seyirde olmak, tercihlerde bulunmaktır.
Biz, tercihimizi Demokratik Ulus Sosyalizminden yana yaparak büyük olanaklar mevsimine yelken açtık.
Çünkü; sevginin büyüsünü, dolayısıyla yaşamın cazibesini yitirdiği kapitalist ulus-devlet zamanında “kalbimizi, yaşama sevgimizi, yaşamı el üstünde tutmak için sahip olduğumuz aklı kaybediyoruz”.
Çünkü, “çok fazla tanrı, çok fazla benlik” var bu zamanda ve bu nedenle her gün, ama her gün varlığımızı yeniden yadsınmış buluyoruz. Kibirli bir edayla birilerinin “varsınız” demesi, bizi görünür kılabilir ama var kılmaz. Bu nedenle, “Biz, kâinatın ruhundan bir soluk taşıyoruz; varoluşumuz değersiz ve anlamsız değildir” diyen kadim bilgeliğin ışığında varlığımızı Demokratik Ulus Sosyalizmiyle anlamlandırıp yapılandırıyor ve onun şekillendirdiği ideolojik-politik bir bilinç ile konuşuyoruz.
Demokratik Ulus Sosyalizmi nedir?
Zerdüşti “insan küçük bir dünya, dünya büyük bir insandır” bilgeliğidir. Anlamı şudur; her bir varlığın bir oluş amacı, yeri ve değeri, birbirleriyle bağ ve bağlamsallığı vardır. Hiçbir şey nedensiz ve gereksiz, hiçbir şey anlamsız ve amaçsız değildir. Bir kum tanesinden su damlacığına, bir kuştan ağaç fidesine, çiçekten bal arısına ve oradan insana uzanan tüm varoluşlar birbirini tamamlama özelliği gösterirler. Her biri kendi özerk ve özgün kendiliklerinde devinirler ama birbirlerini tamamlayarak varoluşlarını sürdürürler.
Kâinatın ruhunda bir soluk taşıyan insani varoluşun, diğer varlıklardan özellikler taşıyan bir özet ve en bilinçlileri olma vasfıyla bir farklılık yarattığı kuşkusuz kabul gören bir gerçekliktir. Bu gerçekliği anlamlı ve değerli yapan şey ise onun, yani insan olan insanın parçada bütünü ve bütünde parçayı görebilme ahlakı ve yetisidir. İşte tam da bu ahlak ve yetinin saldırıya, bozuma uğratıldığı yerde; komünler komünü olan Demokratik Ulus Sosyalizmi sesini yükseltmekte, yeni bir ruh ve bilinçle bizi pratik politik kişilik edinmeye, politik güç olmaya davet etmektedir.
Pratik politik kişilik; toplumsal varoluşun siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, eğitsel ve hukuki sorunlarını günü gününe takip eden, çözüm arayışına giden ve ürettiği çözümlerle kendini ve toplumunu örgütleyerek politik güç haline getiren kişiliktir. Çözüm üretme ve uygulama gücünü kendinde geliştiren ve yetkinleştiren kişiliktir. İdeoloji, bilim, felsefe ve tarih bilinci; bunların hepsi sonuç yaratıcı stratejik eylemde bulunmak için, yani pratik politik bir çözüm üretmek için vardır. Politika yapmak, bu doğrultuda sürekli düşünce ve eylem içerisinde olmaktır.
Düşünmeyi, hayal etmeyi, düşünce ve hayalleri için mücadele etmeyi neredeyse unutmuş kalabalıkların dünyasında yaşadığımızın farkındayız. Dün nasıl ki özgürlük için ilk adımlarımızı attığımızda kibirle bizi küçümseyenler; bugün yine konforlu burjuva yaşamlarının tehdit edildiği ve maskelerinin düşeceği korkusuyla Demokratik Komünal Toplum hedefimizi “fantezi”, “anarşizm” vb. kavramlarla niteleyip aynı yenilgili küçümsemeyi tekrarlamaktadır.
Umudu umutsuzluğa dönüştürme ve halkları ideolojik-politik örgütlü güç olmaktan düşürme ilminin bu müzmin yapı ve unsurlarını yarım asırdan fazladır tanıyoruz. Hakikate bağlı kalındığında resimlerinin, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “madem ham olanı pişiremiyorsunuz, bari pişmiş olanı ham etmeyin” özdeyişinin altında yer aldığını görürsünüz. Bu nedenle mekaniğin gri tondaki bulaşıcı ruhsuzluğuna takılmak yerine, Demokratik Komünal Toplum ufkumuzu her gün daha da büyüten pratikleşmelerle inşa etme çabasında bulunmak en anlamlı yanıt olacaktır.
Gençlik, toplumun mücadele ruhu ve bilincidir; onun öz savunmasıdır. Mücadele ruhunu ve bilincini koruyorsak varlığını anlamlandırma çabasını sürdürenler, genç kalmakta ısrar edenlerdir. Unutmayalım; özgür ve demokratik yaşam hayal ve düşünceleri olmayanların pratikleştirebileceği kendilerine ait dünyaları, bir sosyalizmleri de olmayacaktır. Bunun için önce hayal ve düşünce, sonra ideolojik kararlılık ve irade, en nihayetinde pratik-politik çaba ve sonuç üretici stratejik eylem diyoruz.
Güneşi zapt etme ruhuyla yola çıkma ısrarı ve mirasını bize bırakan, emanet eden öncülerimize bağlılığın ve tarihsel sorumluluğun gereği; ülkemizi inşa edeceğimiz komünlerle bir Güneş ülkesine dönüştürmek olacaktır. Demokratik Ulus Sosyalizminin ruhu ve bilinci, Güneş gençliği ve Güneş kadınları olarak 21. yüzyıla akacak; tüm dünya insanlığı için sevgiyi, yaşamı, emeği ve aklımızı, yani özgür varlık/toplum olma halimizi yeniden kazanacağız.
Nasrullah Kuran
