Üniversite kazanan gençlerin, özelde genç kadınların çoğu, yeni bir yaşamın hayalini kurarken “Neye maruz kalacağım?” sorusuyla mücadele ediyor. Bu başlı başına politik bir durum. Örgütlenmediğimiz müddetçe, sistem bizi sömürmeye devam edecek.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da milyonlarca genç, tercih listesini yaparken yaşayabileceği en az zorluklarla geçecek birkaç yılı da seçmeye çalıştı. Ve bu süreç, her gencin gözünde bir sıralamadan öte; büyük bir bunalımın ve belirsizliğin ta kendisiydi.
Ben de bu süreçten geçen gençlerden biriyim. Lise bitti. Herkesin “en güzel yaşlarınız” dediği dönemde, belki de en çok kaygılandığımız, en çok yönsüz hissettiğimiz zamanlardaydık. Bir tercih yaparken sadece “hangi mesleği isterim?” değil; “hangi şehre ailem gönderir?”, “yurt çıkar mı?”, “okurken bir işte çalışmam gerekecek mi?” gibi sorular vardı kafamızda. Özellikle biz genç kadınlarda bu kaygılar ikiye, üçe katlandı. Biz genç kadınlar, bu tercih sürecini bir öz savunma biçimi olarak yaşıyoruz. Çünkü her adımda, her tercihte kendimizi korumak zorundayız. Ve bu bize öğretilmedi; biz buna mecbur bırakıldık.
Genç kadınlar ve gençler olarak önce birbirimizi, yalnız olmadığımızı bilerek güçlendirmeliyiz. Herkes tercihlerini yaptı ve bitti gibi görünse de, birçoğumuz hâlâ sorguluyor, endişe ediyor, ne yapacağını bilmiyor. Bu yüzden dayanışma en güçlü anahtarımız. Okumaya başladığımızda ya da hâlâ bekleme halindeysek, çevremizdeki arkadaşlarla kolektif bir bilinç oluşturarak yol alabiliriz.
Sadece üniversiteye değil, kişisel gelişimimize, özgüvenimize, sorgulayıcı düşünceye odaklanmalıyız. Çünkü bu sistem bizi hazır kalıplara sokmak istiyor. Oysa biz o kalıpları kırabiliriz. İstediğimiz bölüme yerleşmediysek bile bu her şeyin sonu değil. Belki de başka bir yol, tam da bize ait olan bir yol şimdi açılacak.
Bu yıl sıralamalarda yaşanan yığılmalar süreci daha da zorlaştırdı. Binlerce kişi hak ettiğini düşündüğü bölümlere giremedi. Sınavın zorluk derecesi, barajın kalkmış olması, mezun sayısındaki artış gibi nedenlerle herkes daha stresliydi. Tabii bu, genç kadınlar için daha katmanlı bir süreçti. Geleceksizlik hissiyle baş etmeye çalışırken, tercihlerini yaparken yalnızca meslek değil; güvenlik, özgürlük, aile baskısı gibi birçok dinamikle yüzleştiler. Tercihler, kişinin ne olmak istediğini değil, neye mecbur kaldığını gösteriyor artık.
Genç kadınlar olarak bu süreçte hissettiklerimiz, sadece geleceğimize ait bir karar değil; aynı zamanda bugün neye mecbur bırakıldığımızla ilgili. Çünkü sistem kadınlara bir gelecek vadetmiyor, önüne ne geldiyse razı ol diyor. Örneğin, bir bölümü sevdin ama o ortam seni korkutuyorsa, gece yurttan ya da evden çıktığında kendini güvende hissetmiyorsan, aile baskısıyla karşılaşıyorsan; işte o zaman aslında sen değil, toplum tercih ediyor senin yerine.
Kadınlar için üniversite bir eğitim yeri olduğu kadar; aynı zamanda bir özgürlük olanağı sunuyor. Ama bu özgürlük olanağı sürekli bastırılmak isteniyor. Genç kadınlar aileye rağmen, şehre rağmen, erkek şiddetine rağmen hâlâ kendini koruyor. Üniversite kazanan gençlerin, özelde genç kadınların çoğu, aslında yeni bir yaşamın hayalini kurarken “Neye maruz kalacağım?” sorusuyla mücadele ediyor. Bu başlı başına politik bir durum. Örgütlenmediğimiz müddetçe, sistem bizi sömürmeye devam edecek.
Yani asıl mesele, üniversiteye girmek değil; nasıl bir hayat yaşamak istediğimizdir. Eğitim araç olmalı, amaç değil. Tüm bu yaşananlar gösterdi ki mesele sadece bir tercih yapmak değil; kim olduğumuzu, ne istediğimizi, neye karşı durduğumuzu anlamaktı aslında. Kaygılar, belirsizlikler ve eşitsizlikler arasında yol almaya çalışırken, kendimize dair çok şey fark ettik.
Çünkü bu süreç, aynı zamanda benliğimizle yüzleşme, kararlarımızın sorumluluğunu alma, sessizce büyüyen bir aydın gençlik ruhudur. Sistem bizi köşeye sıkıştırmış olabilir, belki gelecek hâlâ bulanık; ama bu süreçten geçmiş her genç, özellikle de her genç kadın, artık daha dirençli, daha bilinçli ve daha dayanışmacı. Tekrar vurgulamalı ki, mesele bir üniversite sırasından öte; kim olduğumuzu unutmadan, birlikte kim olacağımıza karar verme zamanı.
Esma Kaya