HABER MERKEZİ– Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, artan kadın cinayetlerinin sistematik bir kadın kırımına dönüştüğünü vurgulayarak, Kendini gerçekleştiren kadına topyekûn bir saldırı olduğunu belirtti.
Türkiye’de her gün birden fazla kadın cinayeti yaşanıyor. Bu durumun artık tekil olaylarla açıklanamayacağını, ortada sistemli bir “kadın kırımı” olduğunu belirten Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, çözümün öz savunmadan, zihinsel dönüşümden ve toplumsal inşadan geçtiğini vurguladı.
Kadınlara yönelik şiddetin medyaya yansıma biçiminin dahi dehşet verici olduğunu ifade eden Başalan, şöyle konuştu:
“Kadın hareketinde mücadele eden birisi olarak son yıllarda ve son günlerde gittikçe artan ve aslında medyaya yansıma biçiminin de çok dehşet verici olduğu bir kadın kırımı ile karşı karşıyayız. Kadın kırımı çünkü her gün neredeyse dört kadının öldürüldüğü, yaralandığı, istismar edildiği, tecavüze maruz bırakıldığı bir sistemi sadece ‘bir kadın öldürüldü’ ve ‘bir kadın tacize uğradı’ diye dile getiremeyiz. Çünkü yaşanan bir kadın kırımıdır.”
Katledilen Kadınların Hikayeleri Benzer
Kadınların her alanda yok sayıldığını ve söz söylediğinde aforoz edildiğini belirten Başalan, İstanbul’da ya da Amed’te yaşanan kadın cinayetlerinin benzer toplumsal nedenlere dayandığını söyledi:
“Direkt kadının kimliğine, varlığına kendini gerçekleştirme haline bir saldırı var. O yüzden bu kadın kırımı ile nasıl mücadele edebiliriz? Bu kadın kırımını en net şekilde nasıl ifade edebilir ve mücadele yöntemlerini birlikte nasıl örebiliriz? Biraz aslında bunu dile getirmek gerekiyor, bu sayısal verilerle ya da şehir bazlı farklılıklarla anlatılabilecek bir şey değil. Çünkü Diyarbakır’da katledilen bir kadınla İstanbul’da katledilen bir kadının hikayeleri çok benzer”
Kadınlar En Çok Ailede Katlediliyor
İktidarın ilan ettiği “aile yılı”na da dikkat çeken Başalan, bu süreçte artan kadın cinayetlerinin rastlantı olmadığını dile getirdi:
“Biz son yıllarda özellikle bir hakikati dile getirmek istiyoruz. Erkek egemen sistem bizim önümüze bir aile yılı getirdi. Aile yılı içerisinde katledilen, kaybedilen kadınların, çocukların akıbetini daha açık ve net bir şekilde söyleme ihtiyacını hissediyoruz. Çünkü denildiği günden itibaren sayısal verilere bakmaları gerekiyor. Bu kadınlar, bu çocuklar nerede ve nasıl katlediliyor?”
Kadın cinayetlerinin büyük kısmının aile içinde gerçekleştiğini, failin çoğu zaman eş, baba ya da erkek kardeş olduğunu belirten Başalan, bu durumu şöyle özetledi:
“Bir üniversite öğrencisi, tatilde ailesinin evine gittiğinde abisi tarafından öldürülüyor. Bir kadın boşanmak istediği erkek tarafından katlediliyor. Hamile kadınlar, aslında iki kişinin de katili olan erkekler tarafından öldürülüyor. En çok kadın aile dediğimiz yerde, aile reisi olarak görülen erkeklerin sözünün geçtiği yapılarda katlediliyor.”
En Büyük Hakikat Kadının Kendini Gerçekleştirme Halidir
Çözümün ise kadının kendini gerçekleştirmesi ve öz savunmasını inşa etmesi olduğunu vurgulayan Başalan, öz savunmanın yalnızca fiziki bir şey olmadığını, zihinsel dönüşümle başladığını belirtti:
“Baktığımızda kadınlar en çok devletin en küçük birimi dediğimiz ailede, aile reisi olarak görülen erkeğin sözünün geçtiği aile birimlerinde katlediliyor. En çok kadınlar yok sayılıyor. O yüzden biraz aslında kadın kırımını hem ifşa ederken hem kadın kırımı ile mücadele ederken biraz da aile üzerinden çalışmalarımızı daha fazla arttırmak istiyoruz.
En büyük hakikat kadının kendini gerçekleştirme halidir. Şiddete maruz kalmadan baş etme yöntemlerinden bence en önce kadının öz savunmasını gerçekleştirmesi geliyor. Öz savunma nedir? Bu tamamen fiziki bir şey değil. Kadının zihinsel olarak değiştiği, dönüştüğü ve kendini gerçekleştirdiği haldir.”
Erkek Şiddetinden Arındırılmış Bir Toplum Mümkün
Toplumsal dönüşümün mahalle mahalle, ev ev, okul okul örülmesi gerektiğini ifade eden Başalan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Toplumsal inşa dediğimiz şey değişim ve dönüşümdür. Kadın kırımıyla baş etme yöntemlerini mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak gidip birbirimizi anlatarak ve deneyimlerimizi paylaşarak birlikte inşa etmeliyiz. Böylece erkek şiddetinden arındırılmış bir toplumu mümkün kılabiliriz.”