HABER MERKEZİ- Eğitim Sen, Anayasa Mahkemesinin üniversitelerde rektör atamalarını doğrudan Cumhurbaşkanının yetkisine bırakan düzenlemeyi iptal etmesine rağmen iktidarın kayyım düzenini sona erdirmediğini belirtti. Açıklamada Kayyım rejimini kabul etmiyoruz! Üniversiteler; atama değil, bileşen temsiline dayalı demokratik seçimlerle yönetilmelidir” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yılı sonunda aldığı kararla, üniversitelerde rektör atamalarını doğrudan Cumhurbaşkanının yetkisine bırakan düzenlemeyi iptal ettiği belirtilen açıklamada; “Bu karar; yalnızca hukuki değil, aynı zamanda tarihsel bir dönüm noktasıdır. Üniversitelerin akademik özgürlük, özerklik ve bileşen temsili ilkelerine dayanması gerektiği, en yüksek yargı tarafından da tescil edilmiştir” denildi.
“AYM kararına rağmen kayyım düzeni sürüyor”
AYM kararına rağmen, üniversitelerde süregelen kayyım düzeninin sona erdirilmediği; aksine, yeni dönem atamaları için YÖK eliyle göstermelik başvuru süreçleri işletildiği vurgulanan açıklamada; “Son örneği Boğaziçi Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde yaşanan bu süreç, ne yazık ki üniversitelerin kendi iradesiyle yönetilmesinin hâlâ sistematik biçimde engellendiğini bir kez daha göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.
“Rektörlükler iktidarın uzantısına dönüştürüldü”
Kayyım rejiminin, sadece rektör atama biçiminden ibaret olmadığı, rektörlük makamı, siyasi iktidarın bir uzantısına dönüştürülerek üniversitelerin kurumsal hafızası, demokratik işleyişi ve akademik üretim kapasitesi hedef alındığı belirtililerek bu duruma ilişkin şu örnekler sıralandı;.
- Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Nükhet Hotar; görev süresi boyunca barış imzacısı akademisyenleri ihraç ettirmiş, LGBTİ+ öğrenci kulüplerini kapatmış, öğrencilerin demokratik haklarını bastırmış ve şeffaflıktan uzak, keyfi yönetim tarzı benimsemiştir.
- Ankara Üniversitesi’nde Erkan İbiş; öğrenci protestolarına kolluk gücüyle müdahale ettirmiş, akademisyenleri soruşturmaya uğratmış ve üniversiteyi siyasi sadakat ekseninde yönetmiştir.
“Kayyım rejimi bir tahribat pratiği oldu”
Açıklamada bu rektörlüklerin; birer yönetim değil, bir tahribat pratiği olduğu ifade edilen açıklamada kayyım rejiminin, üniversiteleri birer kamu kurumu olmaktan çıkarıp partizan bir idare biçimine dönüştürmenin aracı olduğu vurgulandı.
Açıklamada üniversitelerin bu dayatma rejiminden kurtarılması için şu çağrıda bulunuldu,
- “Üniversiteler; atama değil, bileşen temsiline dayalı demokratik seçimlerle yönetilmelidir.
- YÖK, üniversiteler üzerindeki vesayet rolüne son vermeli ve kapatılmalıdır.”
“Tüm üniversite bileşenleri birlikte yönetmeli”
Tüm üniversite bileşenleri; akademisyenler, öğrenciler ve idari çalışanlar olarak bu sürecin parçası olmalı, birlikte karar almalı, birlikte yönetmelidir.
Bu çağrının yalnızca üniversite emekçilerine değil, topluma yönelik olduğuna dikkat çekilen açıklamada; “Çünkü üniversiteler yalnızca bilim üretmez, aynı zamanda toplumun özgürlük, eşitlik ve adalet değerlerini de üretir. Kayyım rektörleri değil, bilim insanlarını; sadakati değil, liyakati; baskıyı değil, özgür düşünceyi savunuyoruz” denildi.