HABER MERKEZİ– ÖSYM’nin yayımladığı tercih kılavuzuna göre devlet üniversitelerindeki lisans bölümlerinin büyük bir kısmında profesör bulunmuyor. Özellikle rağbet gören bölümler dahil olmak üzere çok sayıda akademik birim ciddi öğretim üyesi eksikliğiyle karşı karşıya.
ÖSYM tarafından yayımlanan 2025 tercih kılavuzuna göre, devlet üniversitelerindeki 1.278 lisans bölümünde hiç profesör görev yapmıyor. Bununla birlikte, 990 bölümde doçent de yer almıyor. 400 bölümde ise ne profesör ne de doçent bulunmuyor. Akademik kadro yetersizliğine rağmen bu bölümler tercih kılavuzunda öğrenci alımı yapacak şekilde listelendi.
Dikkat çekici örneklerden biri Trabzon Üniversitesi Tıp Fakültesi. Fakülte, ne profesör ne doçent kadrosuna sahip olmamasına rağmen 60 öğrenci kontenjanı açtı. Afyon Kocatepe, Çankırı Karatekin ve İnönü Üniversiteleri’nin hukuk fakültelerinde de hiç profesör yok.
Boğaziçi, Gaziantep, Sakarya gibi köklü üniversitelerin hukuk fakültelerinde ise yalnızca birer profesör görev yapıyor.
Batman, Van, Bingöl, Iğdır, Hatay gibi şehirlerdeki diş hekimliği fakülteleri tamamen profesörsüz. Türkiye’de son yıllarda önemi giderek artan yapay zekâ, veri mühendisliği ve makine öğrenmesi bölümleri de hiç profesör olmadan eğitim vermeye hazırlanıyor.
Bu bölümler arasında bazı üniversitelerde doçent dahi bulunmuyor.
Özellikle yazılım ve bilgisayar mühendisliği gibi teknoloji çağının en kritik alanlarında ciddi bir kadro krizi yaşanıyor. 19 üniversitedeki yazılım mühendisliği, 35 üniversitedeki bilgisayar mühendisliği bölümünde tek bir profesör dahi bulunmuyor. Genel toplamda, 200’den fazla mühendislik bölümü profesörsüz durumda.
Psikoloji bölümlerinde de benzer bir tablo söz konusu. Türkiye genelindeki 62 üniversitedeki psikoloji bölümünün 34’ünde profesör bulunmuyor. Sosyal hizmet bölümlerinin ise 29’u profesörsüz durumda. 117 üniversitedeki hemşirelik bölümlerinin 32’sinde de aynı eksiklik göze çarpıyor.
Eğitim uzmanları ve akademisyenler, YÖK’ün son yıllarda niceliksel genişlemeye öncelik verdiğini ancak nitelik sorununun giderek derinleştiğini ifade ediyor. Kadrosu yetersiz fakültelerle açılan kontenjanların, üniversite eğitiminin kalitesini ciddi biçimde zedeleyeceği vurgulanıyor.