Yaşam ve tarih, biz kadınlara mücadelesiz hiçbir güzellik sunmamıştır. Direnmek, mücadele etmek kadınların hakikatidir. Bu hakikat, hem geçmişin hem de bugünün direniş mirasını omuzlarımızda taşımamız gerektiğini hatırlatır. Dolayısıyla biz, bu direniş mirasını Amazonlardan bugüne, bugünlerden yarınlara örgütlü mücadelemizle taşıyacağız.
Tarihten bugüne kadınlar, ataerkil sistemde; namus, itaat, aile içi roller ve kimliksizleştirme politikalarına karşı çeşitli şekillerde mücadele etmişlerdir. Bu mücadele özgürlük arayışı kadar, öz savunma olarak toplumsal dönüşümün de temelidir. Kadınların yürüttüğü öz savunma, aynı zamanda bir var olma, kendi hakikatini bulabilme biçimidir. Öz savunma, hem bireysel hem de kolektif mücadelelerin birleştiği köklü bir süreçtir.
Günümüzde kadınların geniş alanlarda verdiği örgütlü mücadelenin zemini antik dönemlere dayanmaktadır. Antik dönemde de Amazon kadınların öz savunmanın öznesi olduğu hakikati göz ardı edilememektedir. Amazon kadınlar, tarihin derinliklerinde eril zihniyete başkaldıran, kendilerine has mücadele biçimleri ile ön plana çıkan ve aslında öz savunmanın zeminini oluşturan mücadele ruhunun ilk tohumlarını atan bir savaşçı topluluktur.
Yunan mitolojisinde geçen bu kadın topluluğunun Anadolu’dan Ortadoğu’ya ve Karadeniz kıyılarına kadar çok geniş bir coğrafyada yaşadıkları anlatılmaktadır. Amazon kadınları yalnızca fiziksel güçleriyle değil, kendilerini ve topluluklarını koruma yöntemleriyle de dikkat çekmektedir. Amazonlar için öz savunma bir başkaldırı refleksinden öte, bir yaşam biçimidir. Amazon kadınları kendi şehirlerini kurmuş, ataerkil sistemi kurdukları bu şehirlerin dışında bırakmışlardır. Çünkü Amazon kadınları, kadınların kolektif varoluşunu merkeze alan bir düzen inşa etmişlerdir.
Günümüzde özellikle Rojava’da kurulan Jinwar köyleri, Amazonların bu mücadele biçimini yaşatan yapılardır. Amazonlar; at, okçuluk, kılıç ve mızrak kullanma gibi geniş becerilere sahip bir topluluktur. Kolektif savaş becerileri ile erkek ordulara karşı mücadele etmiş, özellikle Truva ve Herkül efsanelerinde Yunan kahramanlarına karşı savaşmışlardır. Bu efsanelerde geçen savaş biçimi, aslında öz savunmanın sadece toprak savunması değil, aynı zamanda kimlik ve özgürlük savunması olduğunu göstermektedir. Amazonlardan kalan bu çok yönlü mücadele mirasını, günümüzde de erkek egemen sistemin uyguladığı kimliksizleştirme politikalarına karşı kadınların yürüttüğü direnişte örnek gösterebiliriz. Amazonların daha iyi savaşabilmeleri için bir göğüslerini kestikleri anlatısı, aslında onlar için kadın bedeninin bütün güzellik normlarının ötesinde görüldüğü ve eril aklı reddettikleri şeklinde ele alınabilir.
Tarihin derinliklerinde güçlü ve çok yönlü mücadele eden bu kadın topluluğunun mirası, bugün hâlâ Ortadoğu’da, Latin Amerika’da ve dünyanın pek çok yerinde direnen kadınların ruhunda yeşermektedir. Günümüzde de kadınlar, Amazonların yürüttüğü mücadele zemininde öz savunmayı sadece ataerkil saldırılara karşı koymak değil, aynı zamanda bir halkın tarihsel hafızasını korumak, dili ve kültürüyle toplumsal örgütlülükle var olmak, kendi hakikatini bulabilmek olarak ele almaktadır ve bunu pratikte de yaşatmaktadır. Çünkü kadınlar, tarihin derinliklerinden bu yana alacakaranlığı yaşamış ve o karanlığa güneşi doğurmayı başarmışlardır. Yaşam ve tarih, biz kadınlara mücadelesiz hiçbir güzellik sunmamıştır. Direnmek, mücadele etmek biz kadınların hakikatidir. Bu hakikat, hem geçmişin hem de bugünün direniş mirasını omuzlarımızda taşımamız gerektiğini her zaman hatırlatır. Dolayısıyla biz, bu direniş mirasını Amazonlardan bugüne, bugünlerden yarınlara örgütlü mücadelemizle taşıyacağız.
Jiyan Doğan