HABER MERKEZİ- Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Dilan Darga, öğrencilerin yaşadığı ekonomik zorlukların hem eğitim sürecini hem de toplumsal mücadeledeki varlıklarını doğrudan etkilediğini belirterek, örgütlü mücadelenin önemini vurguladı.
Üniversite öğrencileri, ekonomik kaygılar ve geleceğe dair belirsizliklerle boğuşuyor. Türkiye’de öğrenciler, her geçen gün daha da ağırlaşan ekonomik sorunlar karşısında yalnız bırakılıyor.
Konuya ilişkin ajansımıza konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Dilan Darga, öğrencilerin mezuniyet sonrası iş bulma imkânlarının sınırlı olduğunu vurgularken, kadın öğrencilerin ise eğitim ve iş hayatında ekstra baskılarla karşı karşıya kaldığını, örgütlü mücadelenin gelişmemesi durumunda öğrencilerin yalnız kalmaya devam edeceğini belirtti.
Diplomanın bir getirisi yok
Öğrenim süresini uzatma gerekçesini anlatan Darga, mezuniyet sonrası işsizlik ve güvencesizlik sorununa dikkat çekti:
“Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 5-6 yıllık bir öğrenim süreci görüyorum. Öğrenim sürecimi tamamlamış olmama rağmen aslında bunu uzatma gereği duyuyorum. Bu da aslında öğrenciliğin bazı şeylerde birazcık daha bize olanak sağlamasından kaynaklanan bir durum.
Çünkü öğrenciliğimiz bittiği durumda aslında bizim ekonomik olarak bir şeyi var etme gücümüz elimize verilmiyor. Diplomamızın herhangi bir getirisi yok. Getirdiği şey yine herhangi bir hayat götürme durumuna bize ulaştırmıyor.
Çünkü tümüyle bizim çalışabileceğimiz her yer bir işçi, emekçi ayrımında götürülen noktalar oluyor. Bugünlerde öğrencilerin çoğunluğunun hem üniversiteye başlamakta hem üniversiteden ayrılmakta çok zorlandığını görüyoruz. Çünkü öğrenci olmak evet bazı şeyler getiriyor ama bunu tamamlamak durumunda bazı şeyleri götürmeye sebep oluyor.”
Mezun olunca iş bulmak hayal
Öğrencilerin en büyük kaygısının gelecek olduğunu belirten Darga, üniversite tercihi yapan gençlerin de aynı soruları sorduğunu aktardı:
“Bugünlerde arkadaşlarımızın üniversite tercihi yaptığı bir dönemdeyiz. İlk sorulan soru mezun oldukları anda aslında kazanabilecekleri bir şey var mı? Mezun oldukları anda bir yerde çalışabilecekler mi? Hatta hepsinden öte en azından staj yaparken bir miktar bile olsa para alabilip bir hayat kurma imkânlarının olup olmayacağı durumu oluyor.
Bu aslında öğrencilerin hayata tutulması ve fikirlerini bir yerlerde var etmesi durumunda çok ciddi problemleri de beraberinde getiriyor. Çünkü burada öğrenci olmanın aslında biz yeni bir şeyi var etmek için var olduğunu bilen insanlarız. Ama bizler dahi bunu biliyorken hâlâ kendimizi meydanlarda bazen yalnız görebiliyoruz. Bu öğrencilerin ekonomik kaygılarının, yine bu ekonomik kaygıların getirdiği gelecek kaygısının temelini oluşturuyor.”
Ekonomik baskı bireyselleştiriyor
Gelecek kaygısının örgütlü mücadeleleri de zayıflattığını söyleyen Darga, öğrencilerin bireyselleşmeye zorlandığını ifade etti:
“Bu gelecek kaygısı oluştuğu sürece insanların bir arada bir şeyi var etmesi, bunun için mücadele etmesi de ortadan kayboluyor. Çünkü müthiş bir şekilde bireyselliğe indirgenmiş bir hayat çiziyor bize. Öğrencilerin bu noktada harekete geçememesinin sebeplerinden birinin de ekonomik olduğunu görebiliyorum.
Bugün büyük kitle hareketlerinde öğrencilerin bir yandan çok hızlı bir şekilde var olup bir yandan yok olma sebeplerinden biri de aslında iş hayatı. Çünkü evet yanlış bir şey var bu sistemde, bu sisteme karşı bir şey yapılması gerektiğini biliyorlar. Ama bunu yapmak için ilk adım atıldığı andan itibaren artık bir şeyler kaybedilmeye başlıyor.
Çünkü çalışılmıyor, bir maaş durumu yok. Öğrenci olma statüsünde kazandıkları herhangi bir şey yok. Bu olmadığı sürece de bu alanlardan tekrar çekilme gereği duyuyorlar.”
Yemekhane ve yurt zamları
Son yıllarda artan yemekhane, yurt ve ulaşım zamlarına değinen Darga, öğrencilerin sessiz kalma sebeplerinden birinin statülerini kaybetme korkusu olduğunu belirtti:
“Yine bununla birlikte okullarda artan yemekhane zamları, yurt zamları, ulaşımla ilgili süre gelen çeşitli zorluklara karşı bir arada bir bilinç göstermemelerinin sebebi de aslında öğrencilik statülerini kaybetme ihtimalleri. Çünkü rektörle yaşanan herhangi bir sorunun, okulda yapılan herhangi bir zammın karşısında durmanın öğrencilikten feragat edilecek bir şeye dönüşmesi durumu var gündemimizde.
Öğrencilerin Saraçhane olaylarından beri öğrenciliklerinin tehdit altında olmasının yegâne sebeplerinden biri bu.”
Kadınlar hem okulda hem işte baskı altında
Kadın öğrencilerin daha ağır koşullarla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Darga, patron ilişkilerinden toplumsal cinsiyet rollerine kadar birçok alanda eşitsizliğin sürdüğünü dile getirdi:
“Bir kadın emekçi olmak dünyanın her yerinde büyük bir baskının parçası haline gelmek zaten. Bugün bu Türkiye koşullarında bizim bu alanla gözlemlediğimiz bir şey olsa da dünya etrafında gelişi güzel bir şekilde aslında peyda olan bir düşünce. Çünkü patron her zaman erkek olmayabilir evet ama erkek düşünce sisteminin etrafında patronlaşır.
Bugün bir kadın olarak herhangi bir eyleme gitmekle bir yerde çalışmak arasında ciddi farklar var. Bu farkları değiştirebilmek, yani bu farkların daha ciddi bir öfke kırılmasına dönüştürülmesi için alanlarda da iş mekânlarında da yalnız kalmamamız gerekiyor. Özellikle burada patron ilişkileri biraz daha devreye giriyor.
Çünkü kadınlar hayatlarının her yerinde bir şekilde baskı altında yaşamaya alıştırıldığı için mobbing biçimlerini kabul etmiş görünüyorlar. Bu mobbing biçimlerinin nasıl daha farklı bir şekilde teşhir edilebileceği, insanların bu konularda nasıl adımlar atabileceği hakkında yeterli eğitim aldığımızı düşünmüyorum. Bu eğitimler için yeterli seferberliği götürdüğümüzü de düşünmüyorum.”
Örgütlü mücadele Şart
Darga, öğrencilerin örgütlenme biçimlerini de eleştirerek daha bilinçli bir katılımın gerekliliğini vurguladı:
“Bu örgütlü mücadelelerin daha sağlıklı bir örgütlenmeyi yaratıyor olmamız gerekiyor. Çünkü şu anki öğrenci topluluğunda şu gözlemleniyor: kitleler gittikleri örgütlerde soru sormuyor.
Bu örgütlerin oluşum biçimleri, nerede nasıl bir duruş sergiledikleri, kimlerle nasıl bir çatışma halinde oldukları gibi soruları sormuyorlar ve sadece bir çatı altında var oluyorlar. Bu örgütlenme biçimi değildir aslında, sadece içeride olmaktır.
Bu içeride olmayı biraz daha içeriden götürme noktasından gidebilmek adına öğrencilerin bilinçli örgütlenmesine yönelik bazı çalışmalar yürütülebilir. Ve evet örgütlü mücadele olmadığı sürece insanların şu anda eylemlerde yalnız kalması kaçınılmaz.”