Alîşêr, Zarîfe’ye “hevala min” olarak hitap edermiş. Alîşêr düşünürken, karar alırken her zaman Zarîfe ile tartışır, birlikte düşünür ve birlikte karar alırlarmış. Geleneksel kadın erkek ilişkisini aşarak örnek bir ilişki kurmayı başaran Alîşer ile Zarîfe, ‘heval’ olmanın gerçek sırrına ermişlerdir.
İnsanlık geçmişten günümüze bilimle, kültürle, sanatla, keşifle, icatla değerlere değer katarak gelmiştir. Yeri geldiğinde bu değerleri yaşamış, yeri geldiğinde onurunu, değerlerini korumak ve yaşamak için direnmiş, mücadele etmiş ve savaşmıştır.
Tarih boyunca özellikle ezilen halklarda mücadeleye öncülük etmiş birçok efsaneleşmiş kahramanlar açığa çıkmıştır. Bu efsaneler anlatılırken çoğunlukla kahraman olan erkektir. Ya da bahsedilen, öne çıkarılan erkektir. Ama biraz araştırıldığında; bilimden kültüre, sanattan üretime, yetiştirmeye, oradan mücadeleye, örgütlemeye ve savaşmaya kadar her yerde kadının izini, emeğini, eserlerini görmek mümkündür.
Günümüze kadar, günümüz de dahil kadın hep zayıf görülmüştür. yeri gelmiş cadı diye lanetlenmiş, yeri gelmiş dedikodu ve fesatçılıkla suçlanarak şeytanlaştırılmıştır. Ne kötülük varsa kadına ait gösterilmiştir. Tarihin tozlu sayfaları karıştırıldıkça, gömülü kadın tarihinin üzeri kazıldıkça durumun tersi olduğu ortaya çıkmış, çıkmaya devam etmektedir. İşte tam da burada, bir yoldaş, öncü, kendini halkına karşı sorumlu görüp mücadele eden ve bu uğurda yoldaşıyla birlikte ölümsüzleşen bir kadını hatırlamak yerinde olacaktır.
Genelde Zarîfe’yi her zaman Alîşêr’le beraber biliriz, dile getiririz ya da gözümüzde canlandırdığımızda hep yan yana olan fotoğrafları gözümüzün önüne gelir. Nerede onlardan bahsedilse, doğrudan ortak fotoğrafları paylaşılır. Çünkü onlar yoldaştılar, öncüydüler ve savaşçıydılar. Her şeyde birlikteydiler. Kesinlikle Alîşêr birincil, Zarîfe ikincil değildir; birliktedirler, birlikte öncüdürler. Evet, işte burada Koçgîrîli Zarîfe’yi biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
Zarîfe Xanım, aynı zamanda “Zarîfe Ana” olarak da anılır. Sivas’ın İmranlı ilçesi, Koçgiri bölgesinde, Hesenan aşiretinden gelen cesur ve etkileyici bir Kürt kadınıdır. Doğum tarihi tam bilinmemekle beraber 1890 ile 1900 yılları arasında olduğu tahmin edilmektedir. Aynı bölgeden ve aşiretten olan Alîşêr ile evlenerek yaşamını birleştirir.
Tabi yaşamları biraz araştırıldığında aralarındaki ilişkinin klasik bir evlilik olmadığı anlaşılacaktır. Koçgîrîli Zarîfe, o dönemin koşullarına rağmen okuma yazma bilen, siyasi ve askeri bilgisi yüksek bir kadın olarak tanınmıştır. Kürt halkı ve özellikle Kürt kadınları arasında etkin bir propagandacı olarak öne çıkmış, örgütleme yaparak silahlı eğitim vermiştir.
Sadece bunlarla da sınırlı kalmayıp, Nuri Dersimî’nin anlatımına göre her yıl Dersîm’e gider, aşiretler arasındaki çelişkileri deneyimli bir hâkim gibi çözermiş. Alîşêr, Zarîfe’ye “hevala min” olarak hitap edermiş. Alîşêr düşünürken, karar alırken her zaman Zarîfe ile tartışır, birlikte düşünür ve birlikte karar alırlarmış. Geleneksel, feodal kadın erkek ilişkisini aşarak örnek bir ilişki kurmayı başaran Alîşer ile Zarîfe, ‘heval’ olmanın gerçek sırrına ermişlerdir.
Koçgiri Direnişi yenilgiye uğrayınca Dersim’e, Seyid Rıza’nın yanına geçerler. Burada da yenilmiş bir sığınmacı pozisyonundan ziyade direnişe katılır ve öncülük ederler. Dêrsim direnişinde aktif ve belirleyici bir rol oynarlar. Koçgirî’de edindikleri tecrübeleri paylaşır, savaşçılarla özel olarak ilgilenirler. İşte tam da böylesi bir zamanda ihanet ve işbirlikçilik meşhur Rayberê Qop şahsında açığa çıkar. Kürt isyanlarının bastırılmasındaki en belirleyici zaaf olan iç ihanet, tüm lanetiyle beraber bir kez daha tekrarlanır.
Saldırıların şiddetlendiği günlerde, Tujik Dağı’nda bir mağaraya gizlenen Alîşêr ile Zarîfe, ihanet sonucu tuzağa düşürülür. Seyid Rıza’ya bağlı görünen Zeynel ve Rayber, devletle işbirliği yaparak 9 Temmuz 1937’de mağaraya gelir. Biraz sohbetin ardından silahlarını çevirerek Alîşêr, yeğeni ve Zarîfe’ye kurşun yağdırırlar. Alîşêr ve yeğeni ilk ateşte katledilir. Zarîfe silahına yetişir ve mağaranın içlerine doğru çekilir. Çarpışmada karşı taraftan birini öldürür, ancak daha sonra o da katledilir. Katledildikten sonra başları kesilir ve devlete teslim edilir. Bedenlerine ne olduğu bilinmezken, böyle namertçe katledilmeleri, Kürt halkının direniş tarihine trajik bir olay olarak geçer.
Evet, Zarîfe Xanım dönemin koşullarında okuma yazma bilen, cesur, öncü ve adaletli bir kadın olarak direniş tarihine adını yazdırmıştır. Aynı zamanda kadın özgürlük mücadelelerine ilham kaynağı olmakla beraber güç ve moral kaynağı olmuştur. Yalnızca bir direniş katılımcısı değil, kadın bilincini örgütleyen öncü bir Kürt kadın savaşçı olmuştur.