“Her ayrıcalıklı konum insanın kalbini ve zihnini öldürür. Ayrıcalıklı insan, politik veya ekonomik fark etmez zihnen ve kalben bozulmuş insandır.” Mikhail Bakunin’in bu sözleri, onun herhangi bir imtiyazlı konumu veya sınıfı kesin biçimde reddettiğini ortaya koyar.
Bakunin, 1814 yılında aristokrat bir Rus ailesinde doğdu; ancak genç yaşta tanık olduğu sosyal adaletsizlikler, onu radikal bir dönüşüme sürükledi. Onu, düşüncelerini hayatıyla ve eylemleriyle örmüş biri olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. 1848 devrimci hareketlerinde, Çarlık Rusya’ya karşı mücadelede, Fransa’dan sürülmesinde, 1849 Dresden Ayaklanması’nda, Lyon isyanlarında, zindanlarda, idam tehditlerinde, uzun sürgünlerde ve sürgünden kaçışlarında bu bütünlük açıkça görülür.
Bakunin’in düşüncesinin merkezinde toplumsal özgürlük vardır. Onun özgürlük anlayışında adalet, eşitlik ve kolektivizm ön plandadır. Bu konuda şöyle der; ‘’Benim özgürlüğümün sınırlanması ve reddedilmesi şöyle dursun, tam tersine diğer insanların özgürlüğü benim özgürlüğümün dayanak noktası ve teyididir.’’
Bakunin’e göre devlet, insan özgürlüğünü engelleyen temel yapıdır. Devleti insan özgürlüğünün en büyük düşmanı olarak görür. Ona göre devlet, iktidar ilişkilerinin ve baskının birincil aracıdır ve mutlaka aşılmalıdır. Onun deyimiyle: “Devletin hiçbir iyiliği yoktur, sadece kötülüğü vardır.” Devlet, ister mutlak monarşi olsun, ister sosyalist olsun, baskı ve tahakkümün aracıdır. Devletin aşılması toplumsal özgürlüğün ön koşuludur.
Bakunin için sadece devlet karşıtlığı değil, tüm hiyerarşik yapılarla mücadeledir. Onun özgürlük tanımı oldukça açıktır. “Özgürlük başka hiçbir şey değildir; her türlü tahakkümün, her türlü hiyerarşinin yok edilmesidir.” der. Yani uzun lafın kısası; devlet karşıtı, hiyerarşiye ve otoriteye karşı radikal bir özgürlük duruşudur onun anlayış ve eylemi.
Bakunin, üretim araçlarının ortak mülkiyetini savundu ve toplumun dayanışma ile yönetilmesi gerektiğine inanıyordu. Böylelikle ekonomik veya politik anlamda ayrıcalıkların yaşanmayacağını ve toplumun çürümesine sebep olan ayrıcalıklara karşı çözüm geliştiriyordu.
Bakunin ile Marx özellikle devlet, hiyerarşi ve merkeziyetçilik konularında ayrı düşerlerdi. Bakunin devleti tamamen yok etmeyi savunurken, Marx devleti sınıf yok edilinceye kadar bir araç olarak görmüştür. Bakunin hiyerarşi ve merkeziyetçiliğe karşı çıkarken, Marx daha merkezi bir devrimci parti ve devlet aracılığıyla sosyalizme ulaşmayı önerir.
Bakunin’in devrimci programını gerçekleştirme yöntemleri de onun prensiplerinden daha az anlamlı değildir. Bakunin’in tanımladığı gibi, bir devrimci özel bir ilgi veya duyguya izin vermeyen, din, vatanseverlik yahut ahlâk konusunda, onu kelimenin her anlamıyla var olan toplumu altüst etme görevinden saptıracak hiçbir şüphe taşımayan, sadık bir insan olmalıdır.
Bakunin, toplumun ancak devrim yoluyla özgürleşebileceğine inanır. Ezilenlerin doğrudan ayaklanması ve devrimci hareketlerle otoritenin yıkılması gerektiğini söyler. Otoriter sosyalizme karşı çıktı. Böylelikle demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde tarihte yer almakla kalmayıp günümüz mücadelelerine de hem ilham kaynağı oldu, devrimin teorik-pratik zemininin inşacılarından oldu.
Önemli Eserleri
- Tanrı ve Devlet– Din ve devlet eleştirisi, özgürlük ve otorite üzerine düşünceler
- Devlet ve Anarşi – Devlet yapılarının çözülmesi ve anarşist toplum vizyonu
- Federalizm, Sosyalizm ve Anarşi –Toplumsal örgütlenme ve özgürlük üzerine yazılar
Sözleri
- ‘’Otoriteye inanan, ister istemez köle olur.’’
- ‘’Özgürlük, eşitlik ve dayanışma birbirinden ayrılamaz.’’
- ‘’Özgürlük, sosyalizm olmadan ayrıcalık ve adaletsizliktir; sosyalizm de özgürlük olmadan kölelik ve gaddarlıktır.’’
- ‘’Devrimden sonrasını planlayan her kimse, gericidir.’’