HABER MERKEZİ- Kadın cinayetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cavidan Çağal, cinsiyetçi politikaların kadın düşmanı bir zemin oluşturduğunu belirterek, bu düzenin ancak örgütlü kadın mücadelesiyle aşılabileceğini vurguladı.
Kadın cinayetlerinin arttığı, devletin aile temelli politikalarının kadınların yaşam alanlarını daralttığı bir dönemde kadınlar, kendilerini daha fazla baskı altında hissediyor. Konuya dair değerlendirmelerde bulunan Cavidan Çağal, Türkiye’de kadın olmanın anlamını şu sözlerle anlattı:
“Öncelikle ben kendimi bir kadın olarak hiç güvende hissetmiyorum bu ülkede. Aslında doğduğumdan beri güvende hissetmiyorum, artan kadın cinayetleriyle birlikte her gün daha da az güvende hissediyorum. Tam kelime anlamıyla aslında kendimi çok tekinsiz ve geleceksiz hissediyorum.”
Kadın cinayetlerinin her gün arttığını ve bunun doğrudan iktidarın politikalarıyla bağlantılı olduğunu vurgulayan Çağal, “Anıt Sayaç’a her gün yeni bir kadın cinayeti ekleniyor” diyerek, devletin aile vurgulu politikalarının kadınların hayatlarını daha da tehlikeye attığını dile getirdi:
“Artan sağ politikalarla tüm dünya genelinde, yani uluslararası politikalarda ve özellikle Türkiye’de aile yılı ilan edilmesiyle ve aile yılına çok paralel bir şekilde kadın cinayetlerinin artması ile kendimi ne sokakta yürürken, ne bir şey yaparken, ne hayallerimin peşinden koşarken herhangi bir anda güvende hissetmiyorum.”
Kadınların eşit olmadığını, her gün yeni bir şiddet biçimiyle yüzleştiğini belirten Çağal, çözümün dayanışma ve örgütlenmeden geçtiğini söyledi:
“Her gün yeni bir şiddete uyanıyoruz ve her kadın her şekilde birleşmedikçe, örgütlenmedikçe bu şiddete daha kötü bir şekilde maruz kalmaya devam ediyor. Maalesef dünyada genel olarak bu kadın mücadelesine zarar veren politikalar ve hareketler güçlenmeye başlıyor.”
Bu durum karşısında kadınların yapması gerekenin çok net olduğunu belirten Çağal, örgütlenmenin ve birlikte söz üretmenin önemine vurgu yaptı:
“Yani birbirimizi gözetmek aslında. Hani kız kardeşlik dediğimiz şey olabilmek. Aslında kadınlar olarak ne yapmamız gerekiyor? Pratik şeyler söylemem gerekirse daha çok bir araya gelmemiz gerekiyor. Ve daha çok söylem üretmemiz gerektiğini düşünüyorum. En azından birlikte hareket edebilme pratiklerimizi daha da pekiştirebilecek şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.”
Türkiye’deki milliyetçi ve sağ iktidar politikalarının kadın düşmanı karakterine dikkat çeken Çağal, mücadelenin yönünü şu sözlerle tanımladı:
“Milliyetçiliğin de, faşizmin de her şekilde antifeminist olduğunu ve kadına şiddeti artırdığını düşünüyorum. O yüzden faşizme de hiçbir şekilde geçit vermememiz gerektiğini ve bu şekilde örgütlenmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Son olarak militarizm ve faşizmin kadınları sistematik olarak ezdiğini belirten Çağal, çözümün politik netliğe sahip bir mücadelede yattığını belirtti:
“Militarizminin her yerde, faşizminin her yerde kadınları geri planda kalmaya ve ezilmeye maalesef mahkûm kalıyor. Bunun tek çaresi de aslında antifaşist mücadele ve antifaşist örgütlenme diye düşünüyorum.”