HABER MERKEZİ- Amed Ekoloji Meclisi, kuruluş toplantısının ardından yayınladığı bildirgede, ekolojik ve toplumsal yıkım karşısında parçalı ve bireysel tepkilerin yetersiz kaldığına dikkat çekerek, doğayı örgütlü bir şekilde savunmanın hayati bir önemde olduğunu vurguladı.
“Tüm yerellerde kurulacak komün, komisyon ve meclislerle doğamızı örgütlü bir şekilde savunmak hayati bir öneme sahiptir” denilen bildirgede, doğa tahribatının toplumsal felaketleri tetiklediği ifade edildi.
Bildiride, bugüne kadar parçalı ve bireysel tepkiyle yürütülen ekoloji mücadelesinin sistemli tahribat karşısında yetersiz kaldığına dikkat çekilerek, “Doğayı savunmak, yalnızca çevreyi değil toplumu da savunmaktır. Toplum artık bu gidişata dur demelidir” denildi.
Kürdistan coğrafyasında savaş politikalarının doğa üzerindeki etkilerine dikkat çekilen açıklamada, “Yıllardır ‘güvenlik’ gerekçesiyle ormanlar kesiliyor, doğa katlediliyor. Bu, savaşın doğrudan doğaya yönelmiş en görünür tahribatıdır” ifadeleri yer aldı. Ekolojik mücadelenin, aynı zamanda savaşa karşı bir mücadele olduğu vurgulandı.
Toplumun doğa üzerindeki tahakkümü ile erkek egemen sistemin kadın üzerindeki tahakkümünün birbirini beslediği belirtilen bildirgede, kadın mücadelesi ile ekoloji mücadelesinin ayrılmaz bir bütün olduğu ifade edildi. Sermaye gruplarının kar hırsıyla doğayı yok ettiğine dikkat çekilirken, doğal yaşam alanlarının madencilik ve enerji projeleriyle geri dönüşü olmayan bir biçimde tahrip edildiği kaydedildi.
Bildiride, Cixsê, Pirejmon, Kasor, Gavgas, Çömçeli gibi bölgelerde yaşanan yoğun ekolojik yıkıma dikkat çekildi. Bu alanlardan yurttaşlar ve yerel STÖ’lerin katılımıyla yapılan değerlendirmelerde, doğa talanına karşı ortak mücadele kararlılığı öne çıktı. Sermaye şirketlerinin orman alanlarını yok eden politikalarının tüm canlı yaşamını tehdit ettiği vurgulandı.
Petrol ve maden arama faaliyetleriyle tarım alanlarının kullanılamaz hale geldiği belirtilen bildirgede, hayvancılığın gerilediği ve halkın göçe zorlandığına dikkat çekildi. Bu yıkıma karşı kooperatifçilik ve ekolojik ekonomi modellerinin yaşama geçirilmesi gerektiği ifade edildi.
Ayrıca endüstriyel tarımda kullanılan zehirli kimyasalların doğayı ve toplum sağlığını tehdit ettiği, artan bebek ölümleri ve hastalıklar ile bu durumun doğrudan ilişkili olduğu bildirildi. Ekolojik yaşamın toplum sağlığına doğrudan katkı sunduğu vurgulandı.
Toplantı sonucunda Amed Ekoloji Meclisi bünyesinde eşit temsiliyete dayalı bir koordinasyon oluşturuldu. Meclisin üç ayda bir toplanacağı kararlaştırılırken, ekoloji akademisinin kurulması hedeflendi.
Bildirgenin sonuç kısmında şu öneriler öne çıktı:
-
Biyolojik çeşitlilik kaybı, suların, havzaların, toprağın ve havanın kirletilmesi başta olmak üzere, yaşam alanları üzerinde yürütülen her türden tahribat haritalandırılmalı, izlenebilir ve gözlemlenebilir ve sık sık güncelleştirilebilir olacak şekilde planlama yürütülmelidir.
-
Toplumun yaşamsal varlıkları olan enerjiyi, suyu, toprağı komünleştirmeli bunlar üzerindeki tahakküme karşı direnmeli ve mücadeleyi yükseltmeliyiz.
-
Çocukların yaşadığı eko-fobiyi aşmaları için çocukların doğayla ilişki kurmalarını sağlamak bu temelde çocuklara ekolojik ilkelerle donatılmış pedagojik eğitim müfredatı oluşturulmalı.
- Doğada öğrenmeleri sağlanacak çalışmalar yürütülmedir.
-
Sınıflı-devletli kapitalist uygarlığın yarattığı yıkımın panzehri olan demokratik komünal değerler etrafında örülecek meclislerin örgütlenmesi bu organize kötülüğe karşı tek çıkış yolu olarak karşımızda durmaktadır.
- Toplumun her kesiminin kendisini ifade edebileceği karar alma mekanizmaları olan meclislerin yaygınlaştırılması ve diğer il ve ilçelerde oluşturulması çalışmaları örgütleme sorumluluğunu meclis bileşenleri üstlendi.”