HABER MERKEZİ- Binlerce yıldır bir arada yaşayan farklı etnik ve kültürel kimliklerin, tekçi ideolojiler aracılığıyla birbirine düşman edilerek çatıştırıldığı coğrafyamızda, onurlu barış temel bir çözüm yöntemi olmaktadır. Savaş ve çatışma kültürü üzerinde varlık bulan sömürü tekellerinin her tür engelleme çabasına rağmen onurlu barışta ısrar etmek, insan olmanın temel bir gereğidir.
Onurlu barış; silahların susmasından öte, toplumsal eşitsizliklerin, baskı mekanizmalarının ve inkâr politikalarının son bulmasını gerektirir. Onurlu barış; toplumsal adaletin sağlandığı, insan onurunun her koşulda korunduğu uzlaşı sürecini ifade eder. Tarafların birbirini tanıdığı, meşruiyetlerini kabul ettiği ve geleceği birlikte inşa etme iradesini ortaya koyduğu süreçtir.
Bu yaklaşım, barışın teknik bir anlaşma olmadığını, derin bir demokratik dönüşümü gerektirdiğini açıklar. Toplumsal hafızanın, kimliğin ve kültürel değerlerin korunması, bu sürecin olmazsa olmazlarındandır. Aynı zamanda, geçmişte yaşanan acıların ve haksızlıkların açıkça konuşulması, adaletin tesis edilmesi, onurlu barışın yerini bulmasının temel taşlarıdır.
Bu barış anlayışı, sadece sonuçlarla değil, sebeplerle de yüzleşmeyi öngörür. Bu sayede çatışmaların kökenindeki nedenleri ortadan kaldırmayı amaçlar. Demokratik katılım, özgürlüklerin sağlanması ve toplumsal adalet, bu sürecin ana eksenini oluşturur. Farklı kimliklerin eşit temsiliyeti, kadın özgürlüğü ve ekolojik yaşam gibi ilkeler sürecin toplumsal boyutunu derinleştirir.
Onurlu barış; güçler arası eşitlik ilkesini gözetir, eşit temsiliyetin ve karşılıklı tanınmanın sağlandığı süreci ifade eder. Bu nedenle onurlu barış, ancak tüm kimliklerin kendini özgürce ifade edebildiği, yerel demokrasinin güçlendiği ve halkların eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşadığı demokratik bir sistemle kalıcı hale gelebilir.
Öte yandan kalıcı bir barış ancak, çözüm sürecinin doğrudan muhataplarıyla yürütülecek açık, dürüst ve kesintisiz bir diyalogla mümkün olabilir. Onurlu barış, insanlık onurunun her koşulda üstün tutulduğu, adaletin ve özgürlüğün temel alındığı, halkların birlikte, demokratik bir yaşamı yeniden kurduğu bir başlangıçtır.