HABER MERKEZİ- Bugün Ankara’nın sokaklarında yürüyen, KYK borçlarıyla boğuşan, müfredat baskısıyla şekillendirilmeye çalışılan her öğrenci Mazlum Doğan’ın; kürsüde “bilim haktır” diyen her öğrenci Mahir’in devamıdır. Toprağında doğup da onu sahiplenmeyen düzenle hesaplaşan her öğrenci, İbrahim’in yoldaşıdır.
Türkiye devrimci tarihine baktığımızda, öğrenci hareketi daima öncü bir kuvvet olarak yer almıştır. 1960’lardan günümüze, bu hareket sadece bir gençlik dalgası olmamış; aynı zamanda sistemin çürümüşlüğüne karşı bir itiraz, halkın çıkarlarını savunan bir bilinç cephesi olmuştur. Bu hareketin başkent Ankara’daki seyri ise, ülkenin geneline yön veren stratejik, ideolojik ve sembolik bir merkez olma niteliğindedir.
Ankara, sadece yasaların, bürokrasinin ve rejimin değil; aynı zamanda başkaldırının, örgütlenmenin ve devrimci iradenin de merkezidir. Siyasal Bilgiler Fakültesi, ODTÜ, Ankara Üniversitesi, Hacettepe gibi kurumlar; sadece akademik bilginin değil, devrimci bilincin de üretildiği mekânlardır.
Örneğin 1968’de ODTÜ’de yükselen öğrenci hareketi, Vietnam Savaşı’na karşı düzenlenen protestolarla enternasyonal dayanışmanın yerel tezahürü olmuştur. Deniz Gezmiş’in Ankara’da başlayan örgütlenme çalışmaları, devrimci gençliğin yurtseverliğini pratikle buluşturduğu örneklerdendir. Yine Kürt özgürlük hareketinin ilk örgütlendiği yer Ankara’dır. Kürt halk önderinin etrafında örgütlenen öğrenci grubu, amansız bir mücadele sürecinin önünü açmıştır. Bu dönem, öğrencilerin yalnızca “öğrenen” değil, aynı zamanda öğreten, örgütleyen, eyleyen bir özne olduğu bir süreç olarak tarihe geçmiştir.
Bilimin ve Yurtseverliğin Kesiştiği Yer
Öğrenci, bilgiyi kişisel başarıya değil, aynı zamanda halkın kurtuluşuna tahsis ettiğinde gerçek anlamda devrimci olur. Bu yüzden yurtseverlik ve bilimsellik, öğrenci hareketinin iki temel sütunudur. Bilgi, halktan kopuksa iktidarın silahıdır; ama halkın hizmetine sunulursa, devrimin motor gücü olur.
Bugün Ankara’da mücadele eden her yurtsever öğrenci, bu iki hattın devamıdır. Eğitim sisteminin piyasacı kuşatması altındaki fakültelerde, KYK yurtlarında, yemekhane kuyruklarında ve amfilerde örgütlenen gençler; kapitalizmin dayattığı bireyciliğe karşı kolektif aklı büyütüyor. Onlar, “başarılı bir birey” değil, “özgür bir toplum” yaratmak için öğreniyorlar.
Toplumsal Mücadelede Öğrencinin Rolü
Öğrenciler, toplumun en dinamik, sorgulayan ve örgütlenebilir kesimidir. Bu nedenle tarih boyunca her diktatörlük ilk olarak üniversitelere saldırmıştır. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrası Ankara’da yaşanan tasfiyeler, öğrenci hareketinin ne kadar tehlikeli görüldüğünün bir göstergesidir.
Ankara’da yükselen öğrenci forumları, mahalle dayanışmaları, üniversite bileşenleriyle kurulan komiteler; neoliberalizme, kimlik inkarına, asimilasyona ve doğa talanına karşı kurulan direniş odaklarıdır. Öğrenci sadece kampüsünde değil; halkla ekmek sırasında, barınma hakkı mücadelesinde, işçi grevlerinde de saf tutmaktadır. Bu onun toplumla kurduğu sınıfsal bağın göstergesidir.
Yeni Mazlumlar, Mahirler ve İbrahimler
Yurtseverlik sadece bayrakla, şiirle değil; pratikte, halkla birlikte olmakla anlam kazanır. Bugün Ankara’nın sokaklarında yürüyen, KYK borçlarıyla boğuşan, müfredat baskısıyla şekillendirilmeye çalışılan her öğrenci, Mazlum Doğan’ın; kürsüde “bilim haktır” diyen her öğrenci, Mahir’in devamıdır. Toprağında doğup da onu sahiplenmeyen düzenle hesaplaşan her öğrenci, İbrahim’in yoldaşıdır.
Bilimle, Halkla ve Cesaretle
Ankara’daki öğrenci hareketi, Türkiye’nin toplumsal damarında direnişin nabzını tutmaktadır. Onların mücadelesi, sadece eğitim hakkı değil; aynı zamanda barınma, ifade, örgütlenme ve özgür yaşam hakkıdır. Bu hakları savunmak, geçmişin devrimci mirasını bugünün koşullarında yeniden üretmektir.
Her öğrenci, yurtseverlik ve bilimsel bilinçle donandığında; bir yurttaş olmaktan öte, halkın yürüyen iradesi olur. Ankara, bu iradenin bugünkü sesi; yarının özgürlük şehridir.
Şerzan Yetkin