HABER MERKEZİ- Köklü bir toplumsal dönüşümün şart olduğu bu süreçte, eğitim çalışması kilit bir öneme sahiptir. Toplumun en temel değişim ve dönüşüm aracı olan eğitim faaliyeti üzerinde durmak, onu doğru ve sonuç alıcı bir tarzda örgütlemek gençliğin esas görevlerinden biri olmalıdır.
Eğitimi okullarla sınırlı görmenin bir yanılgı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Çünkü düzen, okullarda tamamen kendi istediği insan tipini yetiştirmek için eğitim veriyor. Yani kendisine en iyi biçimde hizmet edecek, her koşulda kendisine sadık kalacak bireyler yetiştirmeyi esas alıyor. Mevcut eğitim sisteminde her şey en ince ayrıntısına kadar bu temelde düzenlenmiş durumda. Okullarda iktidarın, siyasal ve ideolojik bilinci aşılanıyor ve tüm muhalif görüşler güvenlik sorunu yapılıp bir şekilde tasfiye ediliyor.
Bu, tarihten günümüze uygulanan temel bir politikadır. Yani tüm devletli yapılarda olan genel bir durumdur ve bunu söylerken, okula gitmeyelim demiyoruz. Düzenin okullara biçtiği rolü vurguluyoruz. Düzen okullarının, bireyleri belli amaçlar doğrultusunda yetiştirdiğini, okulların adeta birer laboratuvar olarak kullanıldığını belirtiyoruz. Bu anlamda günümüz okulları biraz da hapishanelere benziyor. Orada örgütlü hareket edip kendi öz bilincini koruyamayanlar, siyasal iktidarın ve sömürü odaklarının birer hizmetçisi konumuna düşmekten kurtulamaz.
Bu nedenle gençlik, kendi alternatif eğitim çalışmasını örgütlemelidir. Kendi eğitim ihtiyacını düzenin ve kurumlarının insafına bırakmamalıdır. Olduğu her yerde eğitim yapmalıdır. Her yeri eğitim mekanı haline getirmelidir. Gençlik, tıpkı tarihte sistem karşıtı toplulukların yaptığı gibi sistemden ayrı kendi eğitimini yapmalıdır. Toplumsal sorunların tümünü, eğitim konusu yapıp üzerine tartışmalıdır. Eğitim yaşamdan kopuk, özel bir faaliyet değildir.
Eğitim doğrudan yaşamla ilişkili, yaşamı değiştirip dönüştüren kolektif bir faaliyettir. Buna hizmet etmeyen, insanlara ve sosyal ilişkilere etki yapmayan bir eğitim anlayışı kabul edilemez.
Dikkat edilirse, 68 kuşağı devrimcileri ve özgürlük hareketinin öncü kadrolarının yaptıkları ilk iş, kendilerini eğitmek ve halkın arasına karışıp halkı örgütlemek olmuştu. Yani kimse onları eğitmedi ve o zaman sistem, devrimci fikirleri bastırmak için okullarda büyük bir baskı da uyguluyordu. Ancak her şeye rağmen kendilerini eğitmeyi ve o oranda toplumu dönüştürmeyi kendileri için esas aldılar. Çünkü onlar, devrimin köklü bir toplumsal dönüşümle mümkün olduğunu ve bunun da yolunun eğitimden geçtiğini biliyorlardı. Ve yine dikkat edilirse, onlar için her mekan bir eğitim yeriydi.
Devrim önce zihniyette olur. Ona paralel olarak ilişkiler ve yaşam biçimi değişir. Zihniyet de eğitimle değişir. Bilinçleri aydınlatan ve zihinlerde dönüşüm yaratan temel araç eğitimdir. Yine “devrimciyiz, devrim yapıyoruz” demekle devrim olmaz. Bunu demek, farkında olmadan kendini kandırmak olur. Zihniyet devrimi olmadan toplumsal dönüşüm gerçekleşemez. Eski anlayışla yeni yaşam tarzı geliştirilemez. Binlerce yıldan beridir sürüp gelen anlayışlar var. Her tür iktidarcı, dinci, cinsiyetçi, çevre karşıtı bir zihniyet hâkim toplumda. Bunun aşılmasının tek yolu zihniyet devrimidir, bunun da en esas yöntemi eğitimdir. Böyle bilmek lazım.
Bu temelde öğrenci hareketinin, demokratik ve özerk üniversiteler hedefiyle başlattığı ve sürdürdüğü direniş de oldukça anlamlıdır. Öğrenci hareketinin, mevcut eğitim sisteminde radikal bir değişimi dayatması kadar, kendi alternatif eğitimini yapması son derece önemlidir.
Şerzan Özgür/ Yeni Yaşam