HABER MERKEZİ- Yaşlı bilge kadın, köyün tüm çocuklarını etrafında toplayıp ders verir gibi bize masallar anlatırdı. Önce bizi bir düzene göre oturtur, yemişler dağıtırdı. Sonra büyük bir ciddiyetle, kelimelerin üstüne basa basa başlardı anlatmaya. Kürtçe anlattığı için kavramların kendine özgü bir anlamı ve söyleniş biçimi vardı. Dil kafiyeli ve şiirseldi. Yaratılışa dair, basit, anlaşılır felsefi belirlemeler yapardı:
“Çocuklar, eskiden çok eskiden, kurt ile kuzu aynı çayırda kalırmış. İnsan ile hayvan yan yana birlikte yaşarmış. Yeryüzünde ne kötülük ne de açlık varmış. Her şey kendi halinde sürüp gidermiş.
Eskiden, çok eskiden, güzel genç bir peri kızı varmış. Bu güzel peri kızı bir yerde durmaz hep dolaşırmış. Dağlarda, su kenarlarında, yeşil vadilerde ceylanlarla, geyiklerle, birlikte gezer, uçan kuşlarla arkadaşlık yaparmış. Geceleri gökyüzünde yıldızları, gündüzleri akan suları seyreder, berrak pınarların başında uykuya dalarmış. Kelebeklerle kanatlanır, balıklarla dans edermiş… Bu dağ, bu ırmak, bu köy, bu vadi deyip gezermiş… Evi mağaralar ve kaya kovuklarıymış. Hiçbir buyruk tanımaz, kendi başına özgürce yaşarmış. Ne dertleri ne de sorunları varmış. Doğada ne bulursa onu yiyormuş…
Bir gün Fırat nehrinin kenarında dolaşırken, yemyeşil salkım söğütlerin, akan berrak suların üzerine eğildiği güzel bir yere rastlamış. Hemen burada oturup dinlenmeye karar vermiş. Topladığı meyveleri yemiş, üzerine de buz gibi suyu içmiş. Sonra akan suyun kenarında derin bir uykuya dalmış.
Her yerde hazır ve nazır bulunan ‘Uyku’ adında bir adam varmış. Bir de uykunun, ‘Gaflet’ ve ‘Ölüm’ adında iki kardeşi daha varmış. Üçü aynı anadan doğmuş. Gaflet, kişileri beklenmedik vakitlerde yakalayıp doğru yoldan çekip bilinmez karanlık, kötü ve yanlış yollara sürüklermiş. Ölüm, akışkan enerjiyi-ruhu alıp bedenleri cansız bırakırmış… Üçüncü kardeş Uyku ise, gecenin karanlığında, insanın gözlerine tatlı tatlı akar, gözler ağırlaşıp kapanır, ölümle eş derin bir sessizliğe yatırılırmış. Onun için insanlar karanlıkta hep inlerine çekilirler…
Peri kız da ölümün ve gafletin kardeşi Uyku’nun tuzağına düşmüş. Salkım söğütlerin gölgesinde dinlenirken uyku, gecenin karanlığını beklemeden gözlerinden girip tüm bedenine akmış. Kaç gün kaç gece uyuduğu bilinmez. Derin uykudayken, bir yılan yavrusu sessizce gelip açık duran ağzından midesine doğru ilerlemiş. Sonunda Gaflet’in kardeşi Uyku, karanlıkla birlikte çekip gitmiş. Gül tenli şafak perisi, telaşla kızı uyandırmış… Uyanmış uyanmasına ama, kendisine bir haller olduğunu hissetmiş… Peri kız bedeninde bir gariplik sezmiş, ancak bir anlam verememiş.
Zaman akıp geçtikçe midesine yılan yerleştiğini anlamış. Büyük bir gürültü ve panikle, keçi kılıklı bir yaratık ortaya çıkmış. Kız paniklemiş, büyük bir korkuya kapılmış. Ne yapacağını şaşırıp kara kara düşünmeye başlamış.
Yılan kıza seslenmiş. ‘Benim her dediğimi yapacaksın, yapmazsan seni zehirlerim!’ deyip tehdit etmiş.
Güzel peri kızı, çaresiz yılanın tüm söylediklerini yapmak zorunda kalmış. Artık yaşamını yılanın verdiği emirlerle devam ettirmiş. Gezmeleri sona ermiş. Yılanın elinde bir kukla haline gelmiş. Ormanın derinliklerinde ıssız, sessiz, karanlık, küflü bir mağaraya çekilip özgürlüğünü yitirmiş.
Yılan büyüdükçe büyümüş. Büyüdükçe kızın da karnı şişmeye başlamış. Kız korkusundan hiçbir yere çıkamıyormuş. Mağaranın dört duvarının kölesi haline gelmiş.
Kız bundan kurtulmak için çareler aramaya başlamış. Böyle yaşamaktansa ölüm daha iyi deyip yılanın emirlerine uymamaya, başkaldırmaya karar vermiş. Çare olarak da yılanı aç bırakmış. Yılanın tehditlerine aldırmadan, günlerce yememiş içmemiş açlığa direnmiş.
Yılan aç susuz kalmış. Çaresiz dışarıya çıkamaya karar vermiş. Kızın midesi bulanmış ve ardından kusmaya başlamış. Kız kusarken, yılan ağzından çıkıp gitmiş.
Kız nefsine hâkim olmakla yılandan kurtulmuş…”
Yaşlı bilge kadın, ciddiyetini bozmadan; “İşte böyle çocuklar; siz, siz olun sakın vakitsiz zamanlarda, su kenarlarında uykuya dalmayın… Yoksa peri kızı gibi başınız belaya girer…” deyip masalını bitirirdi.
Bu bilge kadın anlattığı masalın tarihsel anlamının bilincinde miydi bilmiyorum.
Ancak ben bu yaşlı bilge Kürt kadınının anlattığı masalı on yıllar sonra anlamaya başladım.
M. Sait Üçlü/ Hakikat ve Özgürlük kitabından