HABER MERKEZİ– Kavram olarak diyalektik ilk defa Grek’lerde “tartışma sanatı” anlamında kullanılmıştır. Ne var ki zamanla başka anlamlar kazanarak günümüzde birbirinin karşıtı fikirleri çatıştırarak belli bir sonuca varma yöntemi halini almıştır. Her ne kadar bir çok filozof tarafından farklı biçimlerde yorumlanmış olsa da özünde diyalektik; varlığın tez, antitez ve sentez biçiminde bir işleyişe sahip olduğu fikrine dayanır.
Kökeni Zerdüşt’ün düalistik felsefesine kadar uzanan diyalektik mantıkta gelişme, doğrusal olmayıp yoğun çelişki ve çatışma biçimindedir. çelişki temel devindirici güç olarak rol oynamaktadır. Çatışma, yani tez ve antitezin tepkimesi ise birbirini yok etme temelinde olmayıp ikisinin aşıldığı üçüncü bir aşamayı ifade eder.
Diyalektiğin sadece kimi özel durumlarda başvurulan felsefi bir yöntem olmadığını, aynı zamanda hayatımızın her alanına uygulanabilecek bir düşünce tarzı olduğunun farkında olmak önemlidir. Bu nedenle diyalektik düşünmek, olay ve olguları daha derinlikli anlamamıza yardımcı olacağı gibi, sorunlara nasıl yaklaşacağımız ve etkili çözümler sunabileceğimiz konusunda da yeni anlayışlar sağlayabilir.
İlk diyalektikçi olarak kabul edilen Heraklitos,”bir nehirde iki defa yıkanmaz” derken, her şeyin değişim ve dönüşüm halinde olduğuna işaret etmiştir. Hayatın kendisi de bir nehir gibidir aslında; sürekli değişen, dönüşen, yükselen ve alçalan, durmadan akan bir nehir!
Sonuç olarak diyalektik düşünmek; daha bütünlüklü bir pencereden bakmamızı, olay ve olguları daha derinlikli kavramamızı ve oldukça karmaşık hale gelen yaşamlarımızı daha iyi anlamlandırmamızı sağlar