HABER MERKEZİ- Yurtseverlik, yurt sevgisi hâlini aşan, halkın özgürlük, onur ve kimlik mücadelesinin bilinçli ifadesidir; bu bilinç, halkın tarihine, diline, kültürüne ve toprağına sahip çıkmayı ve onları koruyup gelecek kuşaklara taşımayı gerektirir. Bu nedenle halkın kendi varlığını sürdürebilmesi, ancak derin bir yurtseverlik bilinci ve özgürlüğü somutlaştıran bir iradeyle mümkündür.
Özgürlük sadece bir hak değil, halkın kendisini var etme iradesidir. Bu irade tarih boyunca sömürgeci, asimilasyoncu ve inkârcı politikalarla bastırılmak istenmiş; halklar dilsizleştirilmiş, kimliksiz bırakılmış, belleği silinmiş ve köklerinden koparılmak istenmiştir. Tam da bu saldırılar karşısında halkın kimliğine, tarihine ve kültürüne sahip çıkma direnci, yurtseverliği hem bir gerekçe hem de zorunluluk hâline getirmiştir. Çünkü aidiyet yalnızca geçmişe bağlılık değil, aynı zamanda geleceğe dair bir iddiadır ve bu iddia en güçlü ifadesini Kürt halk önderinin düşünce dünyasında bulmuştur. Zira o, yurtseverliği duygusal bir aidiyet değil, örgütlü ve eylemli bir duruş olarak tanımlar ve ona göre yurtseverlik, halkın tarihine, mücadelesine ve özgürlük arayışına duyulan sadakatin eylemle bütünleşmiş hâlidir.
Bu nedenle yurtsever bir birey, halkının varlığını tehdit eden her saldırıya karşı direnç geliştirir; bu direniş yalnızca bireysel bir savunma değil, halkın özgürlük yürüyüşüne bilinçle ve iradeyle omuz verme kararlılığıdır. Ki bu kararlılık günümüzde en çok Kürt gençliğinde anlam kazanmak zorundadır. Çünkü artık yurtseverlik yalnızca bir seçenek değil, toplumsal ve tarihsel bir zorunluluktur. Bu zorunluluğun bilincinde olan her Kürt genci, halkının haklarını, özgürlüğünü ve eşitliğini savunan mücadelenin parçası olmalıdır. Bu sahipleniş sadece bireysel kimliğe değil, halkın ortak varlık mücadelesine katılarak inşa edilmelidir. Çünkü yurtseverlik, halkın değerlerini içselleştirmekle başlar ve bu içselleştirme, kültürü öğrenmek, dili konuşmak, tarihi bilmek ve tüm bu mirası geleceğe taşımakla mümkündür.
Bir halkı tanımadan sevmek, sevmeden sahiplenmek ve korumak mümkün değildir. Bu nedenle yurtseverlik yalnızca dış tehditlere değil, aynı zamanda içsel yozlaşmalara ve kültürel erozyona karşı da bir direniştir. Bu direnişin gücü ise geçmişe duyulan sadakatten ve bugünde yürütülen bilinçli mücadeleden doğar. Kürt halk önderinin yaptığı çağrıda belirttiği gibi, Kürt halkının özgürlük ve varlık yürüyüşü ancak hakikatin gücüyle, örgütlü halk gerçekliğiyle ve bilinçli bir gençliğin öncülüğüyle sürdürülebilir. Bu yaklaşım gençliği edilgen bir izleyici değil, tarihi kuran ve geleceği şekillendiren bir özne olarak tanımlar. Bu özneleşme, halkın geçmişinden devralınan değerleri bugünde yaşatmak ve geleceğe taşımakla mümkün olur. Çünkü yurtseverlik, halkın varlık mücadelesini kendi yaşamının merkezine almak ve yaşamı mücadeleyle yoğurarak bu varlık bilincini süreklileştirmektir.
Bu sürekliliğin çağrısı, 4 Nisan’da Amara’da yankılanan sözlerde hayat buldu. Gençlik, devrimin ruhudur; halkın öncüsü, değişimin itici gücüdür. Bu bilinçle kendini halkın özgürlük taleplerine göre inşa etmedir. Gençlik, Kürt halk önderinin yaşam hakikatini yol bellemelidir. Ve bu çağrı, gençliği edilgenlikten çıkararak özgürlük mücadelesinin taşıyıcısı kılmaktadır. Çünkü yurtseverliğe yönelmek yalnızca ahlaki bir görev değil; geçmişe verilen sözün bugünde tutulması ve geleceğe sadakatle sahip çıkılmasıdır.
Yurtseverlik, geçici bir hissiyat değil; halkların özgürlük yürüyüşünde bilinçli, sürekli ve kararlı bir duruşun adıdır. Ve bu duruş, geçmişi yaşatmanın, bugünü dirençle kurmanın ve geleceği onurla inşa etmenin yoludur. Bu yol ise artık beklenmiyor, emrediyor: Yürü, halkınla, gençlikle birlikte.
Mervan Ulaş